Dikenler ve Güller Sarayı ★★★★★

Dikenler ve Güller Sarayı ★★★★★

26/06/2024 0 Yazar: athena

Sarah J. Maas’ı kariyerinin zirvesine taşıyan, genç yetişkin, fantastik kurgu denilince son zamanların kuşkusuz en popüler, en beğenilen ve en akılda kalan serisi: Dikenler ve Güller Sarayı serisi… 2015 yılında yayınlanan Dikenler ve Güller Sarayı, 536 sayfa uzunluğunda ve üstüne 4 devam kitabı gelen ACOTAR efsanesinin başlangıç kitabı…

Çetin kış şartlarında günlerdir aç olan ailesini ve kendisini doyurmak için ormanda avlanmaya çıkan 19 yaşındaki Feyre, sonunda avlamak üzere bir karaca bulur. Ancak karacayı avlamak için harekete geçeceği sırada, normal bir kurt olamayacak kadar büyük bir kurdun da aynı karacayı gözüne kestirdiğini fark eder. Büyüklüğüne bakılırsa bir peri olabileceğini düşündüğü kurttan deli gibi korkan Feyre, günlerdir aç olan iki ablası ve babasını daha sonra da kendi karnını düşününce, üstelik de dünyayı paylaştıkları çok da kanlı bir ortak tarihleri olan perilerden ettiği nefreti de göz önüne alınca en iyi şansının önce peri olduğundan şüphelendiği kurdu öldürmek olduğuna karar verir ve en iyi atışını yapar. Tahmin ettiği gibi de öldürdüğü sadece bir kurt değil, bir peridir. Avladığı karacayı ve kurdun kürkünü yüklenip kulübesine dönen Feyre’yi, gecenin ilerleyen saatlerinde aldığı peri canına karşılık Feyre’nin canını isteyen başka bir peri beklemektedir. Tam Feyre kaderini kabullenecekken, peri merhamet eder ve Feyre’ye hiç beklemediği bir teklif yapar. Eğer Feyre, ömrünün geri kalanını peri diyarında geçirmeyi ve hayatının sonuna kadar peri diyarını terk etmemeyi kabul ederse, canını bağışlayacağını söyler. Hayata karşılık hayat. Ölmek ve hayatı boyunca nefret ettiği perilerin ülkesinde,  bir perinin evinde yaşamak arasında seçim yapması gereken Feyre’nin hayata bakış açısı hiç tahmin edemeyeceği şekilde değişmek üzeredir. Kitabın girişi bu şekilde özetlenebilir. Daha sonra da Feyre’nin perilerle ilgili inandığı ne varsa, neredeyse hepsinin yanlış olduğunu fark etmesi, kendisine evini açan, hayatını bağışlayan Bahar Sarayı Yüce Lordu Tamlin’e aşık olması ve tüm perilerin gücünü emen, onları öldürebilen bir hastalığın peri diyarında iyice yayılmasıyla birlikte kendisini kaçınılmaz olarak tüm olayların içinde bulur.

Romanı okumaya başladığım andan itibaren ilgimi çekti ve sürükleyiciydi. 536 sayfanın 536 sayfasını da beğenerek okudum ve bundan dolayı roman hakkında hiçbir olumsuz eleştiri yapamayacağım. Bana kalırsa kitabın tamamı sürükleyiciydi ancak yine de ilk 100 sayfadan sonra, kitabı elimden kolay kolay bırakamadığımı belirtmek istiyorum. İlk sayfadan itibaren hep akıcı, hep merak uyandırıcı ve sürükleyici olmasına rağmen bir süre sonra tüm bu duygular çok daha fazla hat safhadaydı. Zaten merak uyandırıcı olan roman daha fazla merak uyandırmaya, zaten sürükleyici olan hikaye daha fazla sürükleyici olmaya başladı ve gün içinde kitap elimde değilken de aklım Feyre ve Tamlin’deydi. Hatta artık kitabı bırakıp uyumaya karar verdiğimde bile daha sonra olacakları düşünüyordum. Bunun sebebinin de anlatımın akıcı olmasının yanında çok da insanı içine alan betimlemeli bir dili olmasının olduğunu düşünüyorum. Hiç sade bir dili yoktu, bol bol betimlemeliydi fakat buna rağmen gayet akıcıydı. Yazarın anlatım tarzı beni Feyre ile aynı odaya koydu ama bunu hiç sıkmadan ustaca yapmıştı gerçekten. Abartmadan söylüyorum tüm o fantastik dünyaya Feyre’nin gözlerinden baktığımı hissettim. Feyre’nin odasındaydım, onunla Bahar Sarayı’nı ve etrafını gezdim, onunla beraber aşık oldum… İlk defa bu yazarın bir kitabını okuyorum ama ACOTAR bittikten sonra kesinlikle diğer serilerine de göz atacağım. Feyre’nin fikirlerindeki, duygularındaki değişimlere, karakter gelişimine şahit olmak, her yaptığını neden yaptığını anlamak, gitgide aşık oluşunu ve gardını indirişini gözlemleyebilmek… Son zamanlarda ortaya konmuş pek çok özensiz işten sonra ilaç gibi geldi. Kitabın anlatımının çok hoşuma gittiğini daha fazla anlatmama gerek yok sanırım.

Spoiler
Tamlin’in duygularından emin olamadım malum lanetten dolayı ve bu durum beni çıldırttı! Ne noktada üstündeki lanetten dolayı değil de gerçekten Feyre’ye karşı bir şeyler hissettiğinden ona yaklaştığını merak ediyorum. Yedi kere yedi yılın bitmesine son üç gün kala Feyre’ye zarar gelmesinden korkarak onu ailesinin yanına geri  göndermesi tüm şüphelerimi dağıtarak onu gerçekten sevdiğine beni ikna etti ama Tamlin için dönüm noktası neresi oldu, ne zaman Feyre, kendisine aşık etmesi gereken bir insan kızdan öteye geçti çok merak ediyorum. Öte yandan bir de Rhysand var… Son savaş bölümüne kadar Rhys benim için hiçbir zaman Tamlin’in rakibi değildi aslında. Fakat Amarantha evire çevire Feyre’nin tüm kemiklerini kırarken, Amarantha’yı durdurmaya çalışan tek kişinin Rhys olması… Üstelik bu olaydan sonra Rhys ve Feyre’nin balkondaki konuşmaları… Feyre ona “Neden?” diye sorduğunda Rhys’in verdiği cevap daha önce Feyre’nin Tamlin’e kanatları sökülen peri için söylediklerine o kadar benziyordu ki kalbim eridi… İşte o an Rhys’e karşı ilk defa olumlu bir şeyler hissettim. Yine de, en nihayetinde Tamlin’in de, Rhys’in de ve diğer tüm perilerin de Feyre’ye kendi çıkarları doğrultusunda yaklaşıyor olmaları düşüncesi kafamı kurcalamayı bırakmadı. 

ACOTAR ile ilgili söyleyebileceğim tek kötü şey, seriyi henüz okuyup bitirmemişleri ilgilendiriyor. ACOTAR’ın internet ortamında çok büyük bir hayran kitlesi var ve bundan ötürü hikayeyle ilgili kaçırdığınızı düşündüğünüz küçük bir detay ya da ilerisiyle ilgili merak ettiğiniz en ufak bir bilgi kırıntısı için asla internete bakmayın. Spoiler almadan bu kitapla ilgili herhangi bir şeye internetten bakmak imkansız. Sadece bir karakter ile ilgili küçük mini minnacık bir detaya göz atmak isterken öyle büyük bir spoilera maruz kaldım ki… Hevesim kaçmadı desem yalan olur. Hikayede kaldığım noktadan çok alakasız ve işler nasıl bu raddeye gelecek diye hayrete düştüğüm spoilerlar yedim. Eğer seriyi bitirmediyseniz internette, hakkında hiçbir şeye bakmamanızı öneririm.

Hızlı okuyup bitirdiğim kitaplardan biri oldu. Dikenler ve Güller Sarayı’nı okumam birkaç gün sürdü ve son sayfasını çevirdikten sonra da ilk iş ikinci kitap olan Sis ve Öfke Sarayı’na başladım. Uzun lafın kısası, Dikenler ve Güller Sarayı’nı gerçekten çok keyif alarak okudum, bayıldım. Fantastik kurgudan hoşlanıyorsanız okumanızı şiddetle tavsiye ederim.