Ateş Çemberi  ★☆☆☆☆

Ateş Çemberi ★☆☆☆☆

20/09/2021 0 Yazar: athena

Okumayı en sevdiğim tür bilimkurgu serileridir. Bir kitap serisi boyunca yeni bir dünya tanımayı, oraya alışmayı, o dünyayı ve oradakileri sevmeyi ve sonunda gözlerim dolu dolu son sayfayı çevirmeyi çok severim. Tek bir kitaptan daha fazla zaman vermemden dolayı olsa gerek, kendimi neredeyse o dünyanın bir parçası gibi hissetmek çok hoşuma gider. Hele de iyi yazılmış bir seriyse (Ölümcül Oyuncaklar ya da Cassandra Clare  kaleminden çıkmış diğer tüm romanlar gibi), seriyi bitirdikten sonra o karakterleri özlediğim olur. Hatta acaba şuanda ne yapıyorlardır diye merak bile ederim.

Lakin Karanlık Zihinler serisi onlardan biri olmadı. Bittiğine sevindim bile diyebilirim. İlk iki kitabı okudum, sonunu da göreyim diye elime aldım Ateş Çemberi’ni. Yarım bırakmaktan hoşlanmıyorum çünkü. Ancak bir kitabı okumak bu kadar zor olabilirdi herhalde benim için. Günlerce elime almadığım oldu. En sonunda da bitsin artık da yeni bir kitaba başlayayım diye kendimi zorladım.

Her neyse, bu kadar fikir beyan ettikten sonra kitabın içeriğine de değinelim. Buz Kapanı’nın sonundaki saldırıdan sonra Birlik’ten geriye kalanların yeniden toparlanıp, hala kamplarda olan çocukları kurtarmak için mücadele etmeleri anlatılmış Ateş Çemberi’nde. Son kitap olduğundan ötürü, İAAN hastalığının sebebi, neden sadece Amerika’daki çocukların bu hastalıktan bu kadar etkilendiği, tedavinin ne olduğu gibi sorular cevaplanmış. Bu cevapların hiçbirinin beni yeterince tatmin etmediğini söylesem şaşırmazsınız herhalde. Sokaktan beş kişi çevirip böyle böyle bir durum var, sizce neden böyle olmuş olabilir diye sorsanız üç tanesi şehir şebekelerine ilaç atmışlardır derdi. Yaratacılığın öldüğü noktadayız.

Bunun dışında yazar Clancy, Liam ve Cole’un geçmişine de biraz ışık tutmak istemiş. Clancy’nin okuduğumuz hale nasıl geldiği aydınlanmış olsa ve öğrendiklerimiz sonucu kendisini anlayabiliyor olsak da Liam ve Cole’un geçmişleri için aynısını söyleyemeyeceğim. Şahsen Cole hakkında çok daha fazla şey öğrenmek isterdim. Çünkü

Spoiler
kendisini bunca zaman gizli tutmayı başarmış bir Kırmızı olarak bence serinin en merak uyandıran karakteri o idi. Cole demişken, onun ölümü benim için kitabı bitirdi zaten. Biri ölebilirdi, Ruby bile ölebilirdi ama ölecek kişi asla Cole değildi. Hadi Cole’u öldürdün, “Stewart öldü, Hangi Stewart? Cole.” dan çok daha fazlasını hak ediyordu Cole. Seride gelmiş geçmiş tüm karakterler arasında bunu söyleyebileceğim tek kişi de Cole’du benim için. En sevdiğim karakter olmasıyla da alakası yok bu söylediğimin. Her şeye baş karakter olan Ruby’den bile daha fazla emek vermiş, zor kararları almak zorunda kalan, asıl lider olan O’ydu. Özellikle beni sinirlendiren nokta, her şey bittikten sonra bile onun ölümünün üstünde durulmaması, yasının bile tutulmaması, arabaya binip gezmeye gidilmesi oldu. Cate’in kaçırılmasıyla bile, bakın kaçırılması diyorum ölmesi değil, herkes daha fazla ilgilenmiş ve yıkılmıştı. O kadar emek vermişsin, belki de serinin en iyi karakterini yazmışsın, yani gerçekten, sonu böyle mi olmalıydı? Ölen Cole’muş deyip geçmek nedir ya? Neyse.

3 kitaptır anlatılan büyük korkunç Thurmond, Ruby’nin içeri girivermesiyle çöktü, biraz da onun saçmalığından bahsedeyim. Onun çökesi varmış bence, yoksa Ruby bir şey yaptığından değil. Aylarca bir plan tasarlandı, uğraşıldı (En çok kim uğraştı? Cole.), kafa patlatıldı, sonra Ruby ani bir kararla hem planı erken başlattı hem de operasyon tarihinden önce harekete geçti ama sihirli bir şekilde olsa gerek en ufak bir aksilik çıkmadı. Bu konuda daha fazla bir şey söylemeyeceğim. (: 

Aksiyon ve gerilim dolu olması gereken kısımlar içimde bir heyecan tanesi bile uyandırmadı. Çözümlenen olayların hiçbiri, çözümlenme şekliyle beni mutlu etmedi. Aslına bakılırsa Ateş Çemberi’nin yarısına kadar hala umudum vardı okuduğuma değeceğine dair. Fakat sonunda beni şaşırtmadı, gerçekten anlatımı ve kurgusu çok zayıftı. Belki okuduğum “ilk” bilimkurgu serisi olsaydı beğenebilirdim. Okuduğuma pişman olduğum tek kitap olabilir.