Cehennem Makineleri ★★★★☆
Ölümcül Oyuncaklar serisini bitirdiğimde, Cassandra Clare’in yaratmış olduğu gölge avcıları dünyasına geri dönmekten daha fazla istediğim bir şey yoktu. O yüzden Cehennem Makineleri serisine, denizde boğulmak üzereyken bulduğum bir can simidine dört elle sarılırcasına tutundum. Yalnız seriye bir önyargıyla başlamadığımı söylesem yalan olur çünkü asla Ölümcül Oyuncaklar kadar büyüleyici olmayacağını ve özlediğim karakterleri tekrar göremeyeceğimi biliyordum. Ancak itiraf etmek gerekirse o sevdiğim karakterlerin atalarını okumak da içimdeki burukluğu bir nebze olsun azalttı.
Cehennem Makineleri üç kitaptan oluşan bir seri: Mekanik Melek, Mekanik Prens ve Mekanik Prenses. Her biri 600-700 sayfa civarında. Hikaye, Ölümcül Oyuncaklar serisinden çok daha önceki zamanların Londra’sında geçiyor. Önceden bildiğimiz köklü aileler olan Wayland, Lightwood, Herondale, Fairchild ailelerinden kahramanlarla karşılaşıyoruz. (Sevgili Magnus Bane de kendisine seride epey yer bulmuş.) Cassandra Clare, kocaman bir örümcek ağı gibi ördüğü hikaye örgüsünü dokuyarak, okunmaya değer bir seriye imza atmış.
Serimizin esas kahramanları Tessa Gray, Will Herondale ve James (Jem) Carstairs. Yazarımızın muhakkak ele aldığı aşk üçgeni konusu da, bu üçlü arasında geçiyor. Bu aşk üçgeninin gidişatını okurken, her defasında şaşırdığımı ve önceden tahmin edemeyeceğim şekilde sonlandığını söylemeden geçmeyeyim. Konu, türünün ne olduğu belli olmayan ama oldukça güçlü olan, kendi güçlerinden de sonradan haberi olan Tessa’nın etrafında dönüyor. Özetlemek gerekirse, Londra Enstitüsündeki gölge avcıları ile yaşamaya başlayan Tessa ve beraber yaşadığı gölge avcıları, gölge avcılarının kökünü kurutmak isteyen kötü adama ve onun otomatlarına ,makinelerine, karşı mücadele veriyor.
Konuya uzun uzadıya değinmeyeceğim çünkü bu sefer tek bir kitabı değil üç kitabı ele aldım. Şunu söyleyebilirim ki, her kitap için de geçerli, hikaye gayet akıcıydı ve okuduğum kitap bitmeden elimden düşmedi. Tessa’nın romantik ilişkilerini okurken de sürekli sırıtıp durdum kendi kendime. Hatta abartmadan söylüyorum, öyle yerler vardı ki, okuduklarımı sindirmek için kısa bi’ ara verip boşluğu izlemek durumunda kaldım.
Yazara kızdığım tek nokta Tessa’nın ilişkilerinin cicim ayları diyebileceğimiz kısımlarını görememekti. Yani tabii ki kimle beraber oldu, nasıl beraber oldu çok güzel yazılmış, okudum ama beraberliklerinin tadını süremedim. Sonu çok aceleye gelmiş gibi geldi bana. Siz gidin neredeyse 2100 sayfa okuyun acaba nasıl beraber olacaklar, diğeri ne olacak, aralarında neler konuşacaklar diye merak içinde… Sonra bir anda yazar bilmem kaç yıl zaman atlasın şöyle oldu böyle oldu desin. Romantik ruhum bu durumdan asla tatmin olmadı…
Son kitabı okurken çok rahatsız olduğum bir konuya da değinmem gerek çünkü çok içimde kaldı. Bu rahatsızlığım hikayeden ve yazardan tamamen bağımsız. Artemis Yayınları’na mı kızayım, çevirmene mi kızayım bilmiyorum ama Mekanik Prenses’de kullanılan Türkçe dil, önceki iki kitaptan çok farklı. Yani çevrilen kelimelerin Türkçeleri apayrı. Örneğin ilk iki kitapta “yargıç” olarak bahsedilen kişi, son kitapta bir anda “usta” oluyor. Başka bir örnek, önceki kitaplarda (Ölümcül Oyuncaklar da dahil olmak üzere) “merkez” olarak bildiğimiz topluluk Mekanik Prenses’de “klav” olmuş. Arkadaşlar serinin adı “Cehennem Makineleri”, Mekanik Prenses’in her yerinde “Cehennem Araçları” yazıyor yahu. 700 küsür sayfa kitap, bir süre sonra alışırsın farklı kelimeler görmeye de demeyin çünkü hiç alışmadım. Her gördüğüm farklı kelimede bir sinir yüklendi bana. Çok takıldım bu duruma, okurken sürekli içimden şikayet ettim ve bu durum beni hikayeden sıklıkla kopardı.
Kıyas yapmaya hiç gerek yok ama yine de, Cehennem Makineleri’nin Ölümcül Oyuncaklar serisinin yanına yaklaşamayacağını belirtmem gerek. Cehennem Makineleri’ni okumamın tek sebebi, başlangıçta da belirttiğim gibi gölge avcıları dünyasına dönmek istememdi. Eğer Ölümcül Oyuncaklar’ı okumasaydım, muhtemelen Cehennem Makineleri’ne 3 yıldız verirdim, ortalama bir seri. Açıkçası otomatlarmış, robotlarmış falan, beni pek cezbetmedi. Lakin Clary ve Jace ile aşık olduğum gölge avcıları dünyasında geçen herhangi bir seriye 3 yıldız vermek de içimden gelmedi. Beğendim ama eh, bayılmadım kısacası.