Yeşil Rehber ★★★★☆
En İyi Film Oscar’ı da olmak üzere üç tane Oscar sahibi Yeşil Rehber filmi gerçek kişi ve olaylardan esinlenerek hazırlanmış. 2018 yapımlı film, biyografik drama ve komedi filmi olarak nitelendirilse de ben komedi filmi demezdim. İçinde komiklik olan her filme komedi filmi denilmez çünkü. Bunu belirtmemin sebebi, filmi komedi filmleri kategorisinde görüp izlemiş olmam, iyi ki de izlemişim ama dediğim gibi komedi filmi izlemek için açıp izlenilecek bir film değil.
Filmin konusuna gelecek olursak, Tony Lip (Viggo Mortensen, Ey büyük savaşçı Aragorn, sen ne hale gelmişsin!) siyahi bir piyanist olan Don Shirley’nin güneye doğru çıktığı turnesinde şoförlüğünü yapmaya başlar. Filmin geçtiği zaman aralığı Kennedy dönemine denk geliyor ve ırkçılığın boyutlarını o döneme göre değerlendirmek gerek. Filme adını veren yeşil rehber, siyahilerin konaklayabileceği yerleri gösteriyor. Tony bu rehbere bakarak güzergahını belirliyor. Buradan da anlayabileceğiniz üzere, filmde ırkçılık ele alınmış. Örneğin Don’u konser vermek için çağırdıkları bir yerde, siyahi olduğu için lavaboyu kullanmasına izin vermiyorlar. Bunun gibi daha bir sürü fiyasko gözler önüne serilmiş. İnsanların yaklaşımından bahsetmiyorum bile. Tony bile Don ile tanışmadan önce evine gelen siyahilerin kullandığı bardakları çöpe atıyor filmin başında.
Karakterlerimize bakacak olursak, Tony biraz daha mahalle ağızlı, rahat bir tip. Don ise tam tersi, eğer kadın olsaydı ona tam bir “prenses” diyebilirdik. Turne yolculukları sırasında Tony ve Don’un birbirleriyle etkileşimini ve dost olmalarını izliyoruz.
Filmin ilk 20 dakikasının çok iyi aktarılabildiğini düşünmüyorum çünkü neredeyse filmi bırakıp, kapatacaktım ancak kapatmadığıma memnunum. Irkçılığın, maalesef ki, dünyamızın bir parçası (şimdilik) olduğunu biliyordum ama hiç tahmin etmediğim uçlarını gördüm bu filmde. Filmden bir sahneyle örnek verecek olursam, girdiği bir mağazada siyahi olduğu için, beğendiği takımı denemesine bile izin vermiyorlar. Bu kadar gündelik ya da basit diyebileceğimiz olaylarda bile ayrımcılığa uğradıklarından bihaberdim. Baktığınız zaman, 1960’lar bize o kadar da uzak bir geçmiş değil.
Güzel bir filmdi, Tony ve Don’un dostluklarını izlerken kendimi iyi hissettim. Doğrusunu söylemek gerekirse filmi daha önce de görmüştüm ama ne afişi ne de konusu merakımı cezbetmemişti. Siz de benim gibi düşünerek filmi daha önce izlemediyseniz, filmin başladıktan bir süre sonra kendisini izlettirdiğini söyleyebilirim. Bence tekrar tekrar açılıp izlenecek bir film değildi ama herkesin en azından bir şans vermesi gereken bir film.