Bizimle Başladı Bizimle Bitti ★★★☆☆

Bizimle Başladı Bizimle Bitti ★★★☆☆

22/04/2024 0 Yazar: athena
“Her olay, sınırından ufak bir parça götürür. Kalmayı seçtiğin her sefer, bir sonraki sefer gitmeni daha da zorlaştırır. Sonunda, sınırını tamamen unutursun.”

New York Times en çok satan yazarlarından Colleen Hoover’ın, kendi anne babasından esinlenerek kaleme aldığı Bizimle Başladı Bizimle Bitti, aynı zamanda yazarın en çok bilinen aşk romanı. Daha doğrusu her ne kadar bir aşk romanı olarak kategorize edilse de, bence bu kitabı bir aşk romanı olarak değerlendirmek doğru olmaz. Bunun nedenini anlatmak için Bizimle Başladı Bizimle Bitti’nin konusuna değineyim.

Küçüklüğü ve ergenliği döneminde babasının annesini dövmesine defalarca şahit olmuş Lily’nin, babasının cenazesinden hemen sonra ne hissedeceğini ne yapacağını ne söyleyeceğini bilemez haldeyken, Brooklyn’de orda yaşamadığı bir binanın çatı katında yaşadıklarını düşünürken başlıyor kitap. O çatıda oturmuş kara kara düşünürken, tam olarak Lily’le aynı şeyi yapmak üzere oraya gelmiş Ryle da çatıya geliyor ama çatıda kendisinden başka birinin daha olduğundan habersiz. Sinirini etraftaki sandalyeden çıkarırken Lily’i fark ediyor ve ikisi tanışıyorlar. Neden zaman sonra aralıklı olarak tekrar tekrar karşılaşıp sonunda bir ilişkiye adım atıyorlar birlikte. Tabii bu süreç boyunca Lily, eski günlüklerini okurken çocukluk aşkı Atlas ile olan geçmişini de öğreniyoruz. Buraya kadar kitabın bir aşk romanı olduğunu düşünüyordum. Ta ki olaylar değişmeye başlayana kadar…

Spoiler
Ryle ve Lily’nin illişkisinin geldiği hali okurken, başta bende Lily gibi ılımlıydım. Her ne kadar hikayeye bir noktada Atlas’ın da dahil olacağını ve Lily’nin sonunda Atlas ile birlikte olacağını herkes gibi tahmin etsem de, Ryle’ı gözden hemen çıkaramadım çünkü başlarda o kadar iyiydi ki… Birbirlerini destekleyen ve birbirlerine anlayışla yaklaşan bir çiftlerdi. Zaten kitabın ilk kısmı Ryle’a aşık olmaktan ibaret desek yanlış olmaz herhalde. Ryle’ın psikolojisinin ne kadar bozuk olduğunu ele verebilecek tek şey belki ilk tanıştıkları gece çatıda sandalyeye yaptıkları olabilirdi fakat okurken işin nereye gittiğini görsem de Ryle’dan Lily’e şiddet uygulamasını hiç beklemedim. Daha sevgililerken, sarhoşluklarının üstüne Ryle, Lily’i itip dolaba çarpmasına sebep olduğunda ve Lily’e yana yakara bunun sadece bir kaza olduğunu söylediğinde ben de Lily gibi Ryle’a inanmıştım. Daha sonra gelmekte olan Atlas’ın gelmesiyle birlikte, Ryle’ın bozuk olduğunu bilmediğimiz psikolojisi mi desem, siniri mi, hastalığı mı, Lily’nin hayatta belki de en korktuğu şeyi başına getirdi. Aşık olduğu adam artık ona babasını anımsatıyordu ve Lily aynaya baktığında, babasını terk etmek için çok zayıf olduğunu düşündüğü ve bu yüzden onu hep suçladığı annesini görmeye başlamıştı. Colleen Hover’ın anlatımı gerçekten çok basit ve aynı zamanda da derindi. Her şeyin siyah ve beyaz kadar net olmadığını, grinin de olduğunu gerçekten çok iyi anlatmıştı. Okurken Lily Ryle’ı terk etmediğinde ona hiç kızamadım. Ya gerçekten Lily, Ryle’a teklif ettiği gibi ona yardım edebilseydi? Ryle’ın aşık olduğu adam gibi kalabilmesine yardım edebilseydi? Bunları düşünürken, Hoover her şeyi çok güzel ifade etti: “Her olay, sınırından ufak bir parça götürür. Kalmayı seçtiğin her sefer, bir sonraki sefer gitmeni daha da zorlaştırır. Sonunda, sınırını tamamen unutursun.”

Tam her şey yolunda giderken ve Lily hayatında hiçbir şeyin daha iyi olamayacağını düşünürken, sadece Atlas’ın gazeteye verdiği bir röportaj ve buzdolabındaki bir magnetten Ryle’ın hastalığına teslim olmasıyla, Lily hata yaptığını anladı: “Bazı riskler hiçbir zaman alınmaya değmez. Özellikle de bu riskler geçmişte sizi hüsrana uğrattıysa.” Kopan kıyametten sonra Lily hastaneye gittiğinde ise hamile olduğunu öğrendi ve olaylar daha karmaşık bir hal aldı… İşte kitabın ikinci kısmında geçen bu olaylar artık kitabı bir aşk romanı olmaktan çıkarıyordu. Artık kitap aile içi şiddet ve daha genel ele alırsak, kadına şiddet temalı bir hal almıştı. Romantizm yerini bu ve bunun gibi durumları yaşamak zorunda kalmış kadınların psikolojisini, yaşadıklarını, sorumluluklarını, almak zorunda kaldıkları kararları anlatmaya bırakmıştı. Bir aşk romanı okuduğunuzda üzülürsünüz, ağlarsınız, sevinirsiniz ne bileyim mutlu olursunuz ama Bizimle Başladı Bizimle Bitti, ikinci kısmından itibaren bambaşka düşüncelere sürükledi beni.

Özetlemek gerekirse: Bizimle Başladı Bizimle Bitti, baş kahramanımız Lily’nin hayatına yeni giren adam Ryan ve hayatına geri dönen çocukluk aşkı Atlas ile yaşadıklarının, alınması gereken zor kararların anlatıldığı bir romandı. Sosyal medyada oldukça popüler olan bir kitap, ben de sosyal medyanın etkisinde kalarak alıp okudum. Okuduğuma memnunum ve kitapta verilen mesaj da, anlatılanlar da çok kıymetliydi. Hiçbir şey değilse, hemen hemen her gün duyduğumuz belki gördüğümüz belki karşılaştığımız şiddet olaylarının kurbanlarını eleştirmeden önce bakmamız gereken farklı bir pencereyi gördüm. Ölmeden önce okunması gerekenler listeme koyacağım bir kitap değil belki ama okursanız da pişman olmazsınız.

İnternette gördüğüm kadarıyla Blake Lively’nin baş rolünde olacağı bir filmi de vizyona girecekmiş bu sene. Güzel olacağını düşünüyorum. Ayrıca kitabın bittiği yerden başlayan bir ikinci kitap da var: Bizimle Başladı. Onu okuduğumda da yorumlarımı paylaşacağım.